15 Aralık 2012 Cumartesi

Keşfedilmemiş Dünya Venezuela’ya Yolculuk: Hazırlık Aşaması-2


Geçen hafta size Venezuela hazırlığımızın ilk kısmını yazmıştım, bugün listenin kalanı hakkındaki yorumlarıma devam edeceğim. Resimdeki bu koyun da ne diye merak ediyorsanız, yazının devamında...

10 Aralık 2012 Pazartesi

Keşfedilmemiş Dünya Venezuela’ya Yolculuk: Hazırlık Aşaması-1



Keşfedilmemiş dünya Venezuela'ya önümüzdeki hafta yapacağımız tatilin hazırlık yazısını, bu tatili planlayan ve hazırlık aşamasında çok emek sarf eden kişi olarak sevgili eşim Fatih kaleme aldı... 

5 Aralık 2012 Çarşamba

Vietnam-Kamboçya-Tayland Gezi Notları - 4 : Crear Dos, Tres, Muchos Vietnam!

Bağımsızlık ya da Ölüm....

Amerikalı Fotoğrafçı Ed Kashi'e ait bir fotoğraf...UNICEF tarafından 2010 yılında  'Yılın Fotoğrafı' seçildi: Vietnam Savaşı sırasında Amerikalılar tarafından atılan kimyasal bombaların küçük kız çocuğunda yarattığı kalıcı acı ...

24 Kasım 2012 Cumartesi

Konya'da bir gurme ve kültür günü



Cömertlikte ve yardım etmede akarsu gibi ol
Şefkat ve merhamette güneş gibi ol
Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol
Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol
Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol 
Hoşgörülülükte deniz gibi ol
Ya olduğun gibi görün, Ya göründüğün gibi ol...

21 Ekim 2012 Pazar

Trabzon ve Bir Gurme Tatili



Blog yazılarıma devam ederken, biz daha önce nerelere gitmiştik diye şöyle bir gözden geçirdim ve ilk aklıma doğasıyla ve yemekleriyle bizi mest eden Trabzon geldi. Geçen sene 2011 yılında Vietnam-Kamboçya-Tayland tatilimizin hemen sonrasında Ekim sonu İstanbul'a gitmiş, oradan da haftasonu Bildir Ailesi ile Trabzon'a uçmuştuk. Aslında amacımız 4. evlilik yıldönümümüzü İstanbul'da kutlamak iken, Bildir Ailesi'nin  bizim gelişimizi unutup Trabzon'a uçak bileti almaları nedeniyle biz de peşlerine düşmek zorunda kaldık. İyi ki de kaldık. Böylece hep beraber Karadeniz’in incisi Trabzon’u keşfettik. 

Trekking Turları-4: Hochfelln Zirvesi

Hochfelln Zirvesi (1.674 metre)
Münih'te Ekim Ayı içinde bahardan kalma bir günde yapılabilecek en güzel aktivite dağlara tırmanmak tabii ki. Radyolar 20 Ekim gününde muhteşem bir hava olacağını günler öncesinden bangır bangır duyurunca, o gün tüm yorgunluğumuza rağmen düştük erkenden yine yollara... Bu sefer hedef Hochfelln Zirvesi, yani 1.674 metre. Ekibimiz Yeşim-Fatih-Gökçe Demirci...Yürüyüş başlasın artık!

13 Ekim 2012 Cumartesi

Trekking Turları-3: Höllentalklamm




Bu haftasonu güzel havayı fırsat bilip yine bir yürüyüş organizasyonu düzenledik. Bu sefer 3 kız arkadaş (Gökçe - Tuğçe - Özlem ) düştük yollara. Hedefimiz Höllentalklamm. Garmisch yakınlarındaki bu doğa harikası gerçekten görülmeye değer. 


7 Ekim 2012 Pazar

Trekking Turları-2: Herzogstand Zirvesi

Walchensee'de ilk gün Jochberg Zirvesi'ne tırmanma serüvenimizi sizlerle paylaşmıştım. Sıra, o haftasonunun 2. gününde Herzogstand Zirvesi'ne yaptığımız yürüyüşü sizlerle paylaşmaya geldi.

Herzogstand Zirvesi (1.731 metre)

12 Eylül 2012 Çarşamba

Trekking Turları-1: Jochberg Zirvesi

Jochberg 1567 metre
Şehir tatili notlarına biraz ara verip bu aralar biz 'Demirci Ailesi' ni fazlasıyla heyecanlandıran 'Trekking Turları' na dair notlarımı sizlerle paylaşmak istiyorum. 1-2 günlük haftasonu kaçamakları, bizim için yeni ve bir o kadar heyecan verici bu dünyayı keşfetmemize yardımcı olmanın yanı sıra, bizi daha uzun soluklu doğa yürüyüşlerine de hazırlıyor. Yaşadığımız şehir de Münih olunca bize sadece bu hafta nerede yürüsek ya da nereye tırmansak demek kalıyor. Eğer siz de Almanya'nın Bavyera Eyaletine gelmişken 1-2 gün Alpler'de zaman geçirmenin güzel bir fıkir olduğuna inanıyorsanız burada paylaştıklarım size başlangıç için faydalı olacaktır. 

Hadi biraz dağ havası alalım!

12 Ağustos 2012 Pazar

Endülüs Tatil Notları - 5: Güneş, deniz ve keyif...

İspanya'nın en eski şehirlerinden birini, Ronda'yı görmeden edemezdik. Bu nedenle sabahın erken saatinde yola koyulup rotamızı bu güzel şehre çevirdik. Gudalevin Nehri'nin ikiye ayırdığı şehrin asıl özelliği iki yakanın birbirinden 120 metre derinlikte bir uçurum ile ayrılması ve bu yakaları birleştiren köprü. Puento Nuevo adı verilen bu köprü 1751 yılında inşa edilmiş. Yıl boyunca ortalama sıcaklığın 15 derece olduğu Ronda'da ortalama 2.700 saat güneş var. Ah ah, bizim Münih'de en çok özlemini çektiğimiz şey de tam olarak bu: Güneş! Ve Ronda bu istatistiksel bilgiyi doğrular biçimde sıcakken biz de gölge bir yer bulup sabah kahvesi keyfi yaptık. Ronda için biz birkaç saat ayırmıştık. Bu zaman zarfında da köprüyü en iyi fotoğraflayabileceğimiz yeri turist bilgi bürosundan öğrenip oraya gittik. Şu meşhur, her gezi kitabında bulabileceğiniz fotoğrafı çekmek için vadiye inmeniz gerekiyor. Vadiye arabayla gidebileceğiniz gibi yürüyerek de ulaşabilirsiniz. Yürümeyi planlayanların sağlam ayakkabılara ve sıcak havaya uygun kıyafetlere ihtiyacı var. Çok kolay bir parkur değil çünkü. Bu bölge, tatilini trekking ile birleştirmek isteyenler için ideal olabilir. Aklınızda bulunsun. 


5 Ağustos 2012 Pazar

Endülüs Tatil Notları - 4: Flamenko'nun şehri Sevilla




Endülüs Bölgesi'nin başkenti, Flamenko'nun beşiği Sevilla'dayız. Sevilla sahip olduğu güzelliğiyle birçok sanatçıya ilham kaynağı olmuş bir şehir. Cervantes Don Kişot'u Sevilla Hapishanesi'nde yazmış. Carmen (Bizet), Sevilla Berberi (Rossini), İspanyolca adı Don Juan olan Don Giovanni (Mozart) ve Fidelio (Beethoven) bu şehirde geçen operaların en bilinenleri. Yaklaşık 3,5 yıl önce Prag tatilimiz sırasında Mozart'ın bu ünlü eseri Don Giovanni'yi kukla tiyotrasında seyretme imkanımız olmuştu. Şimdiyse eserin geçtiği şehrin kendisini görmeye geldik. 

22 Temmuz 2012 Pazar

Endülüs Tatil Notlari - 3: Tarihiyle etkileyici, güzel avlularıyla büyüleyici Kurtuba Şehri



Adını "Nar"dan alan Granada'yı arkamızda bırakıp, bilim ve kültür beşiği Kurtuba'ya (Cordoba) doğru yola çıktık...

Ve yaklaşık 3 asır Endülüs Emevi Devleti'nin başkenti olan, Halife'nin yaşadığı şehir Kurtuba'dayız. O zamanların İstanbul'u ve Bağdat'ı kadar önemli olan bu şehir,  Kurtuba Camisi'nin yanısıra varolan 300 camisiyle, şehir ışıklandırmalarıyla, kanalizasyon sistemiyle, halka açık hamamlarıyla, ücretsiz verilen eğitim imkanlarıyla ve hastaneleriyle tarihte ileri medeniyet örneklerinden biri olarak yerini almış. Zengin bir kütüphaneye sahip üniversitesinde farklı kültürlerin ve dinlerin beraber çalışarak bilime katkı sağladığı şehir önemini uzun yıllar korumayı başarmış. Kurtuba'yı günümüzde hala önemli kılan ise Endülüs Emevi Devleti zamanında inşa edilen büyüleyici Kurtuba Camisi. 


25 Haziran 2012 Pazartesi

Endülüs Tatil Notları - 2: Granada (Gırnata)

GRANADA: Rüya sarayların gerçek alemdeki izdüşümü olan "El Hamra Sarayı" nın şehri


Endülüs Bölgesi Afrika'yı aşıp Avrupa'ya ulaşan insanların ilk yaşam yeri olmuş. Bu bölgede yeralan Gırnata'da ise ilk insanlığa dair izler burada yaşamın başlangıcının 1 milyon yıldan fazla olduğunu kanıtlıyor. Gırnata Albaicin ve El Hamra olmak üzere iki tepeye kurulu ve bu tepelerin arasından Darro Nehri'nin geçtiği bir şehir. Tarihinde Romalıların izlerine de rastlanan Gırnata, İslam Medeniyeti'nin son kalesi aslında. Halifenin yaşadığı Kurtuba'nın ve diğer şehirlerin (Sevilya, Jaen, Murçia) İspanyollar tarafından alınmasına rağmen, Gırnata Emiri, Ebu Abdullah Bin Yusuf Bin Nasr El Ahmar, Kastilya Kralı III. Fernando'ya vergi ödemeyi kabul ederek Gırnata'nın 250 yıl daha müslüman şehri olarak kalmasını sağlamış. Bu süre zarfında askeri gücü olmayan müslüman şehir daha çok sosyal aktivitelere zaman ayırmış. Bunun en önemli örneği, Nasiriler soyu tarafından kızıl tepenin üzerine (red hill) 1232 yılında temeli atılan ve kızıl/kırmızı saray anlamına gelen El Hamra Sarayı.

Katolik Monarklar, İsabel ve Ferdinand, farklı krallıklar tarafından yönetilen İspanya'yı tek çatı altında toplamak için harekete geçince ilk iş olarak Gırnata'yı işgal ederler. İşte, 1492 yılında Katolik Monark'lara savaşmadan teslim olan Endülüs'teki son Müslüman Emirlik'de bu şekilde bölgeden silinmiş olur. İlk başlarda insanların özgürce dinini yaşamalarına izin verilse de, sonrasında insanların zorla hristiyan olmaları istenmiş. İnsanlar dinlerini değiştirseler de müslüman gibi yaşamaya devam ettikleri için, çok kıyım olmuş. Dinlerini değiştirmek istemeyen müslümanlarsa buradan sürülmüş.

24 Haziran 2012 Pazar

Endülüs Tatil Notları - 1: Malaga ve Nerja

Endülüs tatilimizi bir kış akşamı planladık. İspanya'yı tatil yerimiz olarak belirlemiştik belirlemesine de neresi olacağına bir türlü karar veremiyorduk. Alman arkadaşların tavsiyesi üzerine Kanarya Adaları'nı düşünürken bir anda yönümüzü Endülüs'e çevirdik. Çünkü, bizim asıl istediğimiz beyaz evlerden ve dar sokaklardan oluşan ispanyol köylerini/kasabalarını görmek, ispanya'nın artık simgesi haline gelmiş flamenkonun ve boğa güreşlerinin anavatanını keşfe çıkmak ve lokal tatları tadmaktı. Burası Endülüs'ün ta kendisiydi! Bu tatilde ayrıca islam tarihine bir zamanlar ev sahipliği yapan bölgeyi keşfedebilecektik. Şehir ve tarih turlarıyla başlayıp, Akdeniz sahillerinde deniz tatiliyle bitirmeye karar verdiğimiz 10 günlük tatilimizin rotasına şu şekilde karar verdik:  

Malaga-Nerja-Granada (Gırnata)-Cordoba (Kurtuba)-Sevilla-Ronda-Fuengirola-Marbella-Mijas-Malaga


Burası Endülüs

İslamın izlerini, "çiçeklerle bezenmiş avlularıyla" kanıtlayan beyaz evlerin, dar sokakların bölgesi burası... 




















Kiliselerin önce camilere sonra yine kiliselere dönüştürüldüğü, zamanın minarelerinin şimdi çan kulesi olduğu bölge burası...


Tarihin izlerini dar sokaklar arasında sürerken birden kulaklarınızda ezan sesini duyup büyüleneceğiniz yer burası...

Hristiyanlar tarafından tüm ihtişamıyla inşa edilmiş sarayların duvarlarında, yüzyıllar boyunca beraber yaşanmışlığın anısına dair "Tek galip Allah'tır" yazısını bulacağınız yer burası...


Matadorlarının boğalarla dövüştüğü arenalarında mutlak olan tek şeyin "Ölüm" olduğu yer burası...


Toplum tarafından ezilmelerine, dışlanmalarına müzikle, dansla cevap veren; yere vurdukları her topukta, her alkışta bir başkaldırışı simgeleyen "Çingenelerin Flamenko'sunun" anavatanı burası...


Tapasların, paella'nın, sangria'nın memleketi burası...



Güneşin sıcaklığını insanların yüzlerinde bulabileceğiniz yer burası...


Akdenizi tüm maviliği ile hissedebileceğiniz, öğleden sonra "Siesta" yapabileceğiniz yer yine burası... 



Burası Endülüs... 

15 Nisan 2012 Pazar

ASK Sehri Roma




Roma’yi tersten okudugunuzda sizi bir süpriz bekliyor: „AMOR“ yani „ASK“. Isminde sakli olan bu duygunun sehrin sokaklarinda dolasirken icinize islemesine karsi koyamayacaksiniz. Yillar önce henüz üniversite ögrencisiyken halk oyunlari ekibiyle birlikte yaptigim 21 günlük Avrupa seyahatinde bu büyülü sehir beni cok etkilemisti. Tarihin icinde yürüyormus gibi hissetmistim. Sanki sokaklarda beyaz kiyafetleri, baslarinda sari altin yaprakli taclariyla, sandaletli Roma halki karsiniza cikacak gibi. Roma halkinin yaptigi o harika eserleri seyrederken aslinda gecen 2000 yilda insanligin cok da bir ilerleme kaydetmedigini hissedebilir insan. Tabiki son yillarda bilisim teknolojisinde yasanilan inanilmaz ilerlemeyi ayri tutuyorum.

3000 yillik bir tarihe sahip olan bu ASK sehri’nin kurulus efsanesini bilmek istermisiniz: Bu efsane Romulus ve Remus adli ikizlerin efsanesi. Roma’nin 12 km. güneydogusunda Alba Longa kenti ve kentin Numitur adli bir krali varmis. Numitur’un kardesi Amulius tahta göz dikince abisini tahtan indirmis ve tahtini güvence altina alabilmek icin abisinin kizi Rhea Silvia’nin evlenmemesi icin kiza zorla yemin ettirmis. Ancak savas tanrisi Mars, Rhea Silvia’ya asik olmus ve Rhea Silvia hamile kalmis. Bu haberi alan Amulius cilgina dönmüs ve bebekleri kacirip onlari bir sandik icinde Tiber Nehri’ne attirmis. Ikizleri kiyida bulan disi bir kurt cocuklari sütüyle beslemis. Eski Kral Numitur’un cobani cocuklari bulmus ve karisina götürmüs. Ikizlere Romulus ve Remus isimlerini koymuslar. Öz cocuklari gibi büyüttükleri bu ikizler büyüdüklerinde coban cetelerinin basina gecmis. Bir gün Romulus yakalanmis ve cezalandirilmak üzere kralin huzuruna cikartilmis. Bu sirada Romulus‘un gercek kimligi ortaya cikmis. Ikizler bu olay sonrasinda Amulius’u öldürüp tahti dedeleri Numitur’a teslim etmisler. Yeni bir kent kurmaya karar veren Romulus ve Remus disi kurdun kendilerini besledigi Palatinus Tepesi’ni yer olarak secmisler. Romulus tüm sehri duvarla cevrelemis. Ancak Remus bu duvarin cok alcak oldugunu iddia etmis ve kanitlamak icin duvarin üstünden atlamis. Buna öfkelenen Romulus ikizini öldürmüs ve kendi adindan esinlenerek kurdugu sehre ROMA adini vermis. Roma Sehri’nin dogum günü M.Ö. 21 Nisan 753 olarak kabul ediliyor.

12 Nisan 2012 Perşembe

Bana dair...





Belki de önemli olan gidilecek yer ya da güzergâh değil, gitme fikrinin kendisi. 

Daimi göçebelik. Bir öte diyar fikri bakidir içimizde. Kimileri cennetteki tuba ağacı misali. Kökleri var, var olmasına da toprağa bağlı değil, havada, yukarıda. Kimilerinin kökleri göçebe.


Ben ağaçlardan en çok tuba ağacına yakın hissettim hep kendimi (Elif Safak).