22 Mart 2015 Pazar

Artık yeni bir internet sitemiz var!!!

Off the Road on the Track olarak bir yandan keşiflere devam ettik, bir yandan da bu keşifleri paylaştığımız internet sitemizi yenilemek için harıl harıl çalıştık. Uzun, zahmetli çalışmamız sonunda içimize sinen, daha modern bir internet sitesiyle karşınızdayız artık.
Artık bizi bu internet sitesinden takip edebilirsiniz. 

1 Mart 2015 Pazar

Buz ve Ateşin Toprakları, Mavi Ülke PATAGONYA

‚Rüzgarın ve Buzun Yoğurduğu Topraklar, Ateş Diyarı…
İsmiyle Bile İnsan Muhayyilesini Çığırından Çıkaran İmkansız Coğrafya…
MAVİ ÜLKE, PATAGONYA’…

Perito Moreno Buzulu


Beğenerek takip ettiğim gezi/seyahat dergisi MAGMA Şubat-Mart sayısında bu sözlerle anlatmaya başlamış Patagonya’yı… 

ve der ki… 

Patagonya, rüzgarın ve buzun yoğurup birlike her ince detayı şekillendiriği bir coğrafya…‚

Geçen sene başında keşfettiğimiz, 15 gün boyunca dağlarında yürüdüğümüz, rüzgarlarıyla savrulduğumuz, buzulların oluşturduğu görsel şöleni neredeyse ağzımız açık seyrettiğimiz Patagonya benim için de İmkansız bir Coğrafya… 

‚Patagonya, efsaneye göre dev ayaklıların ülkesidir… On bin yıldır buzun ve rüzgarın kucağında yaşayan AONIKENKlerin Yurdudur…‘

15 Şubat 2015 Pazar

Münih'te Kadın Olmak...



Münih’e yerleştiğimiz, bu şehirde yaşamaya başladığımız ilk yıllardı. 35-40’lı yaşlarında genç bir çiftti ev sahibimiz. Bebekleri olacağı haberini almalarından çok geçmeden bebeklerini kaybettiler. Bu olay özellikle anne adayı Gabi’de çok derin acılar açtı. Bir türlü kabullenemedi, eve kapandı bir süre. Sonra bir gün bize bir yolculuğa çıkacağından bahsetti. Münih’ten yola çıkacaktı ve yürüyerek İspanya’ya ulaşacaktı. Bahsettiği yol, her yıl 100.000’den fazla insanın, özellikle Katolik Hristiyanların yürüdüğü dünyaca ünlü Aziz Yakup Yolu’ydu. Bu yolda yürüyerek, ruhunu esir almış acıdan kurtulmayı amaçlıyordu ve hayata yeniden başlangıç yapmayı. Bunu duyduğumda anlamam biraz zaman aldı. O zamanlar Almancam henüz zayıf olduğu için, ilk yanlış anladım zannettim. Çünkü bir kadın nasıl olur da tek başına yürüyerek ülkeleri gezebilirdi, hiç korkmuyor muydu? Daha birkaç ay öncesinde barış adına Milano’dan yola çıkıp ülkemize yürüyerek gelen ve Barış Gelini olarak adlandırılan İtalyan sanatçısına Türkiye’de tecavüz edilmemiş miydi? Ama Gabi bu korku olmadan büyümüş, kadın olmuştu… Bilmiyordu bu fikrin bende yarattığı korkunun ne demek olduğunu…

Münih’te yaşadığım diğer bir büyük şoku da çocukluğumda bıraktığım bisiklete yıllar sonra kavuşmamla yaşadım. Bisiklet sürerken, sürücülerin benim emniyetime benden daha çok dikkat ettiğini keşfettim. Tamam evet kabul ediyorum, yasalar yayaları, bisiklet kullananları koruyor ve yaptırımı oldukça güçlü. Ya peki etekle, elbiseyle bisiklet sürmeye ne diyeceksiniz? Erkek sürücülerin etekle bisiklet süren kadınların yanından geçerken korna çalmaması, onları yolda sıkıştırmaması… Ben bisiklet sürmeyi yeniden, en baştan Münih’te öğrendim. Bisiklet sürerken tenimde hissettiğim rüzgara odaklanabilmeyi, başka bir şey düşünmemeyi Münih’te yaşadım. 

Bu fotoğraflar Amsterdam'da çekilmesine rağmen paylaşmayı uygun buldum. Çünkü Münih'te bu kareleri yakalamak mümkün.


Metro ağı Münih’te oldukça gelişmiş ve metro insanların yoğun bir şekilde kullandığı toplu taşım araçlarının başında. Ben evden almanca kursuna hergün metroyla gidip geliyordum o zamanlar. Bir gün farkettim ki bir kez olsun birini, bana gözünü dikip bön bön bakarken yakalamamışım hiç. İlk başta garip geldi, bir afalladım, böyle düşündüğüme şaşırdım. Ama biz buna alıştırıldık Türkiye’de. Mesela otobüs durağında otururken kadınların bir tarafını görürüm umuduyla otobüs camına yapışan bir erkeğe denk gelmek imkansız değildir bizim ülkemizde. Ya da arkanızdan sesli laf atılması çok olasıdır. Bir şekilde bu hayatın bir parçası olup çıkar, çok üzerinde durmayız, duramayız. Hangi birinin üzerinde duracaksın, hangisine ders vereceksin. Ama asıl benim Münih’te yaşadığım ‚NORMAL’ miş işte ben bunu öğrendim, öğrendikçe de özgürleştim. Bakışların üzerimde olmamasının rahatlığıyla oturmak, istediğim gibi davranmak beni sadece özgürleştirdi. 

Bir de Yüksek Lisansım sırasında şu anda çalıştığım şirkette öğrenci olarak çalışırken ilk kez iş arkadaşlarımla dışarı çıktığım gece yaşadığım şok var. Tüm ekip restorana gidildi, yemekler yendi, ardından başka bir mekana geçilip birşeyler içildi. Gece geç saatte herkes yavaş yavaş eve gitme vaktinin geldiğini farkedince hep beraber mekandan ayrıldık. Benim şef atladı bisikletine ‚Bye‘ dedi gitti. Diğer iki erkek iş arkadaşı da metroya doğru koşturdu ben kaldım mı bir başıma. Münih’i henüz çok iyi tanımıyorum. Ordan eve o saatte nasıl giderim tam bilmiyorum. İçimden nasıl bir centilmenlik bu dedim, insan kadın iş arkadaşlarını eve bırakmaz mı, ya da otobüsüne, metrosuna bindirmez mi? Bizim Türk erkekleri olsa buna asla müsaade etmezlerdi. Ama yıllar geçti ve ben bu sürede NORMAL olana alıştım. Yine de kendime sormadan edemiyorum şimdi:  Acaba Türk erkekleri bunu gerçekten centilmen oldukları için mi yapıyorlar yoksa Türkiye’de kadınların başına gece geç saatte ‚Birşey‘ gelme ihtimali çok yüksek olduğu mudur asıl sebep… Sizce? 

Münih-Gaertner Meydanı


Kadın olarak şehirde, metroda olmak kadar bir kadın olarak tek başına doğada olmak da bambaşka bir özgürlüktür. Eğer sonbaharsa, sadece ayaklarınızın altında çıtırdayan kurumuş yaprakların hışırtısı bozabilir doğanın sessizliğini, kışınsa karın çıkardığı ses… Baharda ise kuşlar cıvıl cıvıldır. Ormanın içinde saatlerce tek başınıza yürüyebilir ve doğanın sessizliğine ortak olabilirsiniz. Korku değildir hissedilen duygu, sadece huzur vardır.. Ben bundan 2-3 sene önce eşimin Münih’te olmadığı bir haftasonu 2 kız arkaşımı da ayartıp orman içinde bir yürüyüş planı yaptım. Atladık trene gittik, yürüdük, dağ tepe tırmandık sonra akşam döndük eve geri geldik. Eşimin bana ilk söylediği şey ‚Sen Türkiye’de bırak ormana gitmeyi, bir iki ağaç içinde yürürken ortam ıssızlaştığında ödün kopardı. Ne oldu sana?‘ ydı. Hakikaten bana ne olmuştu? Bana birşey mi olmuştu yoksa sadece normalleşmiş miydim? Ben orman içinden bir ayyaşın çıkmasını beklerken, beni doğanın sessizliği karşılayınca ben sadece normalleştim.

Tam tamına 6 yıl 4,5 ay oldu Münih’e yerleşeli. 
Bu şehir beni normalleştirdi… 
Artık daha güçlü hayallerim var, içinde korkunun olmadığı. 
Dünya’yı tek başına gezebilecek enerjim, isteğim var. 
Doğa içinde tek başına kaldığımda tattığım duygu sadece huzur. 
Umudum var bir de. Dünya’nın her yerinde kadının korkusuzca, özgürce dolaşabileceği gelecek için… 

Bu yazı 20 yaşında gündüz okuldan eve giderken tecavüze uğrayıp, vahşice öldürülen Özgecan’ın yitip gitmesinin ardından yazıldı…

Off the Road on the Track 
15.02.2015



Bavyera'da Kış Tatili Önerisi: Tegernsee

14 Şubat 2015 

Wallberg/Tegernsee’de Kar Yürüyüşü sonrası Gezi Notlarımız

Tegern Gölü'nde karların içinde kızak kaymak


Takip edebildiğim kadarıyla, Türkiye’de ‚Uludağ ve Kayak Tatili‘ git gide daha çok kişinin ilgisini çekiyor. Kayak kaymayı çok iyi bilmeye gerek yok. Amaç doğa içinde keyifli zaman geçirmek ne de olsa. Karlar içinde çocuklar gibi şen olmayı kim istemez öyle değil mi? O zaman size alternatif kış tatili önerisinde bulunmamı ister misiniz? Bu yazımda yarı yıl tatilini fırsat bilip çocuklarıyla beraber kar tatili yapmak isteyen ailelere bir doğa harikasını tanıtmak istiyorum. Önümüzdeki sene Şubat tatilinde bakarsınız benim önerimi göz önünde tutup bu güzel yerleri keşfe çıkarsınız. Emin olun hiç pişman olmayacaksınız… 

Tanıtmak istediğim bölge, Almanya’nın Bavyera Eyaleti’nde yer alan şirin mi şirin bir doğa harikası. Burası Tegern Gölü.
Tegern Gölü'ne tepeden bir bakış

17 Aralık 2014 Çarşamba

Kilimanjaro Hazırlıkları - Ön Bilgi

Kilimanjaro (fotoğraf National Geographics'ten alıntıdır)
















Afrika Kıtası'nın en yüksek noktasına, 5.895 metrelik Klimanjaro Dağı'na tırmanmak için yollardayız bu sefer. 

Bundan aylar önce bir akşam Gökçe ile konuşurken acaba Kilimanjaro’ya mı tırmansak bu yıl diye geçirmiştik içimizden fakat sonra Hindistan’a karar kılmıştık. O konuşmanın üzerinden aylar geçti ve biz geçen hafta son anda yönümüzü Tanzanya’ya çevirip rezervasyonları yaptık. Hedef Kilimanjaro, ardından Serengeti, sonrasında kısa bir Masai köyü ziyareti ve en sonunda Zanzibar adasında dinlenme. Toplam 22 gün sürecek maceramız 18 Aralık 2014 günü başlıyor ve kısmetse 10 Ocak 2015 günü Münih’e dönmüş olacağız.

Tanzanya Maceramızın Rotasına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz. 

Bu yazımda ben konuk yazar Fatih, sizlere Kilimanjaro Dağı ve tırmanış hazırlıklarımız hakkında bilgi vereceğim. 

Yeni Rota: Afrika'nın İncisi Tanzanya

Tanzanya (http://www.aiafricatravel.co.za'dan alıntıdır)




Son iki yıldır sürekli istediğimiz iki rota var: Bir tanesi Hindistan, öteki Afrika. Bu yıla Hindistan planıyla başladık ancak son anda fikrimizi değiştirip yönümüzü Afrika’ya çevirdik. Hedef Tanzanya, Afrika’nın en yüksek noktası Kilimanjaro’da nefes açıp, Serengeti Milli Parkı’nda vahşi hayatı gözlemleyip, Masai yerlileriyle yılbaşı kutlayıp, Serengeti’de deniz kenarında yatarak sonlanacak gezimiz 18 Aralık 2014 günü başlayıp 10 Ocak’ta sona eriyor.

7 Aralık 2014 Pazar

Bir Doğa Harikası: Iguazu Şelaleleri


Iguazu Şelaleleri: Brezilya ve Arjantin 
(05.01.2014 - 08.01.2014)





Dünya üzerinde görebilecek "en muhteşem doğa harikalarından biri" nedir diye sorarsanız cevabım "Iguazu Şelaleleri" olacaktır. Bunu ben iddia etmiyorum. Dünya'nın Yeni 7 Doğa Harikası listesi 2011 yılında açıklandı ve Iguazu Şelaleleri bu listeye 3.sıradan girdi. 

2014 Ocak Ayı'nda keşfettiğimiz bu doğa harikasına dair bilgileri sizin için şimdi bloğumda paylaşıyorum. Çektiğim fotoğraflarla adım adım Iguazu'yu yaşamanız, görmüş kadar olmanız dileğiyle...