9 Kasım 2013 Cumartesi

OSLO...


1000 yıllık tarihiyle İskandinav ülkelerinin en eski başkenti Oslo'daydık... 



Şimdiye kadar Norveç, İsveç, Danimarka gibi kuzey ülkelerini biran önce keşfetmemiz gerektiğini kendimize hep hatırlatmış, ancak bir türlü buna fırsat bulamamıştık. Bölge hakkında duyduklarımız, gördüğümüz fotoğraflar kuzey ülkelerinin ne kadar farklı bir kültüre ve ne kadar güzel bir doğaya sahip olduğu hakkında ipuçları vermişti ve bizi heyecanlandırmaya yetmişti. Geçen zaman içinde de bölgeyi keşfetme heyecanımız git gide artmıştı. Oslo, işte biz böyle düşünceler içindeyken bu bölgeyi keşfetmek için seçtiğimiz ilk şehir. 2013 yılının Ekim ayının sonunda yaptığımız 3 günlük Oslo şehir tatiliyle bölgeye ait ilk deneyimleri yaşama; kültürünü ve kuzey insanını birazcık da olsa tanıma fırsatımız oldu.

Yaklaşık 600.000 nüfuslu Oslo, bugün Norveç'in finans, politika ve kültür başkenti. Şehrin kuruluşu 900'lü yıllara denk geliyor. 14. yüzyılda şehir coğrafi avantajıyla bir ticaret merkezine dönüşmüş. 1624 yılında Danimarka Kralı IV. Christian şehrin ismini Christiania'ya çevirmiş. Şehirdeki ticaret sayesinde 19. yüzyılın ortalarından itibaren şehrin nüfusu 300.000'lere ulaşmış. 1905 yılında İsveç'ten ayrılan şehir, 1925 yılında yeniden Oslo ismini kazanmış. Os kelimesi sıradağlar ya da eski kuzey tanrısı anlamına geliyor. 

Sayılarla Oslo: 

Oslo'da yaklaşık 600.000 kişi yaşıyor. Bu km2 başına 1.200 kişi demek. Nüfusun yaklaşık %26'sı göçmen. 454 km2'lik bir alana kurulu. Bölgede 343 tane göl var; bunlardan en büyüğü Maridalsvannet. Oslo fiyordlarında 40 tane ada var; bunlardan en büyüğü ise Malmoya. Bölgenin en yüksek noktası Kirkeberget (629 metre). Ortalama hava sıcaklığı yazın 20 derece iken, kışın -4 dereceye iniyor. 



Bunu biliyor muydunuz?

Oslo, geçmişi Vikingler zamanına uzanan Avrupa'nın en eski başkentlerinden biri. Şu andaki Opera Binasının bulunduğu yer Vikinglerin şehre ilk çıktığı yer. 


Opera Binası

Oslo Highlights: 
Oslo, yüzölçümü bakımından dünyanın en büyük başkentlerinden biri. Şehir, anakara ve 180 km'lik fiyorduyla oldukça geniş bir alana yayılmış. Fiyord içinde yeralan irili ufaklı birçok adada insanlar yaz kış hayatlarını devam ettiriyorlar. Bu nedenle, bence şehir ve bölge hakkındaki en güzel fikri yapacağınız bir tekne turuyla edinebilirsiniz. Bu konuda da iki seçeneğiniz olacak. Birincisi Hop on hop off tipi turlar. Kişi başı bilet için 180 Kron ödüyorsunuz ve gün içersinde istediğiniz yerde inip orayı gezip sonra tekrar tekneye binebiliyorsunuz. İkinci tur ise Oslo'nun adalarını da kapsayan ve 2 saat süren tekne turu. Bu tur kişi başı 260 Kron. Rehber eşliğinde adalar arasında dolaşarak çok keyifli 2 saat geçireceksiniz emin olun. Normalde Mayıs-Eylül ayları arasında yapılan bu tur bizim şansımıza hava güzel olduğu için Ekim sonunda da yapılıyordu. Biz çok keyif aldık. 

Tekne turunun başladığı yer:








Oslo çok modern bir mimariye sahip olmasına karşı adalarındaki ahşaptan yapılmış rengarenk evler çok farklı ve güzel bir görüntünün oluşmasını sağlıyor. Bazı adalardaki evler sadece 10-12 metrekare. Kışın adalar arasındaki deniz tamamen donuyormuş ve insanlar üzerinde buz pateni yapıp yürüyebiliyorlarmış. Yazınsa buraları denize girmek isteyen insanlarla dolup taşıyormuş. Yazın yaklaşık 21 saat gündüz olduğunu ve su sıcaklığının 20-22 derece olduğunu düşünürsek Oslo'da yazın denize girmek keyifli olacaktır diye tahmin ediyorum. 
Oslo Fiyordu'ndaki adalardan biri
Fiyord kelimesini biz hep duyuyorduk ama tam olarak ne olduğunu bilmiyorduk. Bu tekne turu sırasında fiyordun ne demek olduğunu öğrendik. Fiyordu aslında buzul dönemindeki hareketli buzulların ana karayı oyması ve sonraki yıllarda bu oyuklara deniz suyunun dolmasıyla oluşan körfez olarak tanımlayabiliriz. Oslo fiyordu (180 km) Norveç'in en uzun fiyordlarından biri. Ayrıca oldukça geniş bir fiyord. 

Oslo'da tekne turu sonrası kıyı şeridini keşfetmenizi tavsiye ederim. 

Aker Brygge tarafında sahil boyunca dizilmiş güzel balık restoranlarını ve cafeleri bulacaksınız. Bu tarafta yeralan evler ve ofisler insanı kıskandıracak cinsten. Aker Brygge tarafından karşı kıyının manzarası görülmeye değer. Hem gece hem gündüz burayı gelip gezmenizi tavsiye ederim. Sabah erken saatte buraya gelirseniz sabah tutulmuş balıkların satışına şahit olabilirsiniz (belediye binasının hemen önünde). Biz taze balıkların satıldığı balık pazarlarını gezmek çok istedik ancak ne yazık ki halkın gidip gezebileceği cinsten balık pazarları yok. Balık halleri ticari amaçlı, daha büyük satışların gerçekleştiği yerler. Ancak sabah erken saatlerde limana gelirseniz birkaç teknenin balık satışına şahit olabilirsiniz.  

Aker Brygge tarafındaki bir ev
Aker Brygge tarafından denize karşı bir kare
Taze balık sırası...
Oslo Belediye Binası 
Biz şehrin bu tarafına bayıldık. Aker Brygge tarafında denize karşı kahve keyfi yapmak bizim en güzel aktivitelerimiz arasına girdi. Soğuk havaya karşı dışarıya yerleştirilmiş ısıtıcılar sayesinde Oslo halkı gece gündüz dışarda oturuyor. Bu benim hiç beklemediğim bir görüntüydü. 

Aker Brygge'de kahve keyfi
Bir de muhteşem mimarisiyle görülmeye değer Opera Binası'nın olduğu tarafa geçmeli ve fiyordlara o taraftan bakmalısınız. Opera Binası camdan ve mermerden yapılmış ve farklı mimarisiyle şehrin sanata verdiği değerin bir kanıtı. Halk operaya gidebilsin diye opera fiyatları neredeyse bir bira fiyatıyla aynı. Binanın içini gezebileceğiniz gibi çatısına çıkıp fiyordları fotoğraflayabilirsiniz de. Biz Cuma akşamı o atmosferi yaşamak için operaya katılmak istedik. Ancak bilet satan kişi "Tabii ki bilet kalmadı" diyerek Oslo halkının cuma akşamı ne yaptığına dair bizde bir fikir oluşmasını sağladı :)) 

Opera Binası

Opera Binası'ndan denize bir bakış

Opera Binası


Oslo akşam manzarası

Opera Binası'ndan şehre bir bakış 
Opera Binası'ndan şehre bir bakış 
Ama şehirdeki sanat operayla kısıtlı değil tabii ki. Oslo'da geceler oldukça hareketli ve sanatla iç içe. Şehrin en hareketli caddesi Karl Johans Gate. İstiklal'in bir benzeri olan bu caddede her zevke hitap eden restoran cafe bulmak mümkün. Ayrıca gece geç saatlere kadar açık olan mağazalarda alış veriş yapabilirsiniz. 

Oslo sokakları

Karl Johans Gate
Karl Johans Gate
Akşamları buradaki barlarda ayrıca canlı müzik bulabilirsiniz. İngiliz, İskoç tarzı publar çoğunlukta. Scothman, Sir Winston, Three Brothers-Piano Bar bizim denediklerimiz ve tavsiye edebileceklerimiz. 

Three Brothers Piano Bar


Oslo'da baskın bir Jazz kültürü olduğunu da belirtmeliyim. Bare Jazz'da canlı müzik olmasa da güzel bir ortam var. Eğer bizim gibi canlı performans izlemek istiyorsanız doğru adres Victoria National Jazzscene (Karl Johans Gate üzerinde). Bizim şansımıza cumartesi akşamı dünyaca ünlü, free jazz'ın yaşayan efsanesi Charles Gray'in canlı performansı varmış. Açıkcası jazz müziğini severek dinlesem de free jazz hakkında bir bilgim yoktu ve Charles Gray'i o akşam tanıdım. Bizim için ilginç ve bir o kadar da güzel bir deneyim oldu. 

Charles Gray konseri




























Biz konserler açısından şanslıydık. Çünkü tam da biz Oslo’dayken Oslo Uluslararası Müzik Festivali vardı. Şehrin birçok noktasında farklı müzik türlerinde ve farklı kültürlere ait konserler vardı. Bunlardan birini seyretme imkanımız oldu. 

Oslo küçük bir şehir olmasına karşı düzenlediği birçok müzik festivali ve konserlerle, yaşayan, canlı bir şehir. 

Şehrin en hareketli caddesinin Karl Johans Gate olduğunu söylemiştim. O yüzden bu caddede oldukça fazla zaman geçireceğinizi söyleyebilirim. Kralın yaşadığı sarayla merkez istasyon arasındaki bu 2 km'lik caddede yürümek oldukça keyifli. Bu cadde gece gündüz hareketli. Caddenin üzerinde Parlemento Binası bulunuyor. Ayrıca büyük bir kilise. Buraları isterseniz gezebilirsiniz. Ancak biz bu caddedin kalabalığına karışmayı tercih ettik ve biraz da olsa özlediğimiz Beyoğlu'nu yaşadık. 

Karl Johans Gate'in başlangıç noktası bugün Kraliyet Ailesi'nin yaşadığı saray. Sanırım yazın Haziran sonundan Ağustos ortasına kadar bu sarayı gezmek mümkün. Bize sarayın bahçesinde ve saraya ait parkta zaman geçirmek yetti de arttı bile. 


Karl Johans Gate başlangıcı

Kralın yaşadığı sarayın bahçesi
Kralın yaşadığı saray
Sarayın bahçesi
Oslo'nun renkli sokaklarından birkaç kare:





Şehirdeki en ilginç yerlerden biri ise Vigeland Parkı. Burayı kesinlikle kaçırmamalısınız. Adeta bir açıkhava müzesi olan bu parktaki heykeller görülmeye değer. İnsanı, insan ilişkilerini ve insanın duygularını farklı açılardan betimleyen heykeller bir araya getirilmiş ve ortaya çok farklı bir görüntü çıkmış. Vigeland Park'ta ayrıca bir müze var. Burayı da gezebilirsiniz. 

Vigeland Park 



Vigeland Park


Vigeland Park


Vigeland Park
Vigeland Park
Vigeland Park
Vigeland Park

Vigeland Park

Vigeland Park 
Vigeland Park 
Vigeland Park

Vigeland Park




Aslında müze sayısı ve çeşidi açısından Oslo çok zengin bir şehir. Şehirdeki birçok müze Frogner Bölgesi'ndeki Bygdoy yarımadasında toplanmış. Burası müze adası olarak geçiyor. 30 No'lu otobüsle buraya ulaşabilir ve buradaki müzeleri gezebilirsiniz. Eğer Oslo tatiliniz yağmurlu bir zamana denk geldiyse ya da siz tam bir müzesever bir kişiyseniz şehrin bu tarafına mutlaka gelmelisiniz. Biz şehrin bu tarafına hava çok güzel olduğu için yürüyerek geçtik. Yarımada üzerinde yeralan evlere hayran hayran bakarak kıyı şeridine ulaştık. Müzeler bizim ilgimizi çekmeyince 30 No'lu otobüse binip şehre geri döndük. Ancak oraya yürümek çok da akıl işi değil, bunu da belirtmeliyim. Ancak güneşli havada ana karayı seyretmek bize keyif verdi. 

Bygdoy tarafından denize karşı bir kare







Biz 3 günlük Oslo gezimizde iki tane müzeye zaman ayırdık. Bunlardan ilki Edward Munch Müzesi, diğeri Nobel Barış Merkezi: 

Edvard Munch (1863 - 1944) Müzesi

Norveç'in en önemli ressamlardan biri Munch'ın bu sene doğumunun 150. yılıydı. Biz 150. yıl şerefine düzenlenen şehirdeki açık hava Munch sergine yetişemedik ama Munch Müzesi'ni gidip gezdik. Bu müzede 2014 yılının Mart Ayı'na kadar devam edecek bir sergi vardı. Çok güzel düzenlenmiş bu sergi sayesinde modern ve dışavurumcu-ifadeci (ekspresyonist) sanatın babası kabul edilen Munch'ı tanıma fırsatı yakalayabilirsiniz. Oslo'da doğan Munch'ın sanatında 1909'lara kadar ara ara uzun zaman geçirdiği Berlin ve Paris'in sanat ve entellektüel etkisi olduğu söyleniyor. Resimlerinde, korku, aşk, kıskançlık, hastalık, ölüm gibi duyguları işleyen sanatçının belki de dünyadaki en önemli çalışması Çığlık adlı tablosu. 

Annesini daha 5 yaşındayken veremden, en sevdiği kızkardeşini yine aynı hastalıktan 14 yaşındayken kaybeden Munch'ın neden bu kadar depresif olduğunu anlamak hiç de zor değil. "Daha ben doğarken beşiğimin baş ucunda Azrail gibi nöbet tutan kuruntu, hastalık ve ölüm tüm yaşamım boyunca bana eşlik etti" diyerek kendisi de nasıl bir psikoloji içinde olduğunu tanımlamış. Zamanında basın ve diğer sanatçılar tarafından çok ağır eleştirilere maruz kalan Munch'ın yakın geçmişte bir tablosunun tam 120 milyon dolara satıldığını biliyor muydunuz? 

Oslo'ya gelmişken Munch'ın müzesini gezmemek olmaz bence. Planınıza mutlaka alın. 
Giriş ücreti 95 Kron kişi başı, Oslo Pass'ı olanlara ücretsiz. 
20 no'lı otobüs ya da doğu yönüne giden tüm metro hatlarıyla ulaşabilirsiniz. 
Açılış saatleri dönem dönem değişiyor. Bu nedenle www.munch.museum.no internet adresinden mutlaka açılış saatlerine bakın. 

Edward Munch - Çığlık
Her dahi gibi kendisini içkiye veren Munch










Nobel Barış Merkezi






Nobel Barış Merkezi


Alfred Nobel'in kendisinin aldığı bir kararla Nobel Barış Ödülü'nün Oslo'da sahibini bulmasını istediğini biliyor muydunuz? 

İsveç doğumlu Alfred Nobel dört Nobel ödülünün (kimya, fizik, edebiyat ve tıp) Stokholm'de verilmesine karar vermişken neden Barış ödülünün Oslo'da verilmesini istemiş bunu bilmiyoruz. Ancak bu kararı Oslo'nun barışın simge şehri olmasına büyük katkısı olmuş. Oslo'ya gelmişken bu merkezi gezmenizi tavsiye ederim. Cumartesi ve Pazar günleri saat 13:00'de ücretsiz rehberli turlar düzenleniyor ve bu tur sırasında Alfred Nobel'in hayatından Nobel Barış Ödüllerinin tarihçesine dair çok ilginç bilgiler edineceğinizi söyleyebilirim. 

Şimdiye kadar Nobel Barış Ödülünü alan kişilerin hepsini birarada bulacağınız oda


Dünyadaki en saygın Barış Ödülü'nün dinamiti bularak savaşların daha da şiddetlenmesine sebep olan Alfred Nobel'in adını taşıması ne kadar da ilginç...

(Nobel Barış Merkezi 80 Kron kişi başı). 

2012 Nobel Barış Ödülü Avrupa Birliği'ne verildiği için merkezde Avrupa Birliği'nin tarihçesini anlatan bir gezi vardı. Konu Avrupa Birliği olunca Türkiye'de kendine sergide bir yer bulmuş. 


Peki Avrupa Birliği 2012 yılında neden Nobel Barış Ödülünü almaya hak kazandı? Cevap: Tam 60 yıldır birlik içinde hiç savaş olmadığı için. Peki 90'lı yıllarda Avrupa'nın göbeğinde yaşananlar neydi o zaman? Aklıma bu soru takıldı burayı gezerken.  

Nobel Barış Merkezi'nde ayrıca bir sergi vardı. Bir karı-koca dünyanın heryerini gezerek değişik milletlerin yeme alışkanlıklarını ve bunun dünya ekolojik sistemi üzerindeki etkisini çalışmış ve ortaya çok ilginç bilgiler çıkmış. Bu karı-koca bir hafta boyunca misafir olduğu aileyle alışverişe gitmiş onlarla yaşamış ve o ailenin bir hafta boyunca ne yediğini ve kaç paraya yediğini araştırmış. Bir Türk ailesinin bir haftalık mutfak masrafı 145.88 Dolarken, Norveçli aile bir haftada yaklaşık 718 Dolar harcıyor. Ancak dünya herkese aynı cömertliği sunmuyor ne yazık ki. Chad'dan bir ailenin yediği içtiği toplam 1.23 Dolar. 









Oslo'da Kış Sporları: 

Oslo, şehirdeki metroyla kayak merkezine ulaşabileceğiniz belki de Avrupa'daki tek şehir. Oslo Kayak merkezi, Tryvann, şehirden metroyla sadece 20 dakika uzaklıkta. Aralık-Nisan ayları zamanı kayak pistleri açık. Peki pistlerin hafta içi gece saat 10:00'a kadar ışıklandırıldığını biliyor muydunuz? Kışın hava çok çabuk kararmasına rağmen, ışıklandırma sayesinde gece geç saatlere kadar burada kaymak mümkün. 

Oslo'ya gelmişken muhakkak ama muhakkak Holmenkollen'e gitmelisiniz. Buraya çıktığınızda sizi muhteşem bir Oslo manzarası karşılayacak ve ayrıca eğer kayakla atlama pistinin en tepesine çıkabilirseniz orada çok farklı bir deneyim yaşayacaksınız. İşte tepede sizi karşılayacak manzara:









Buraya metroyla ulaşılabilmesi ise ayrı güzel. Biz kayakla atlama pistinin en tepesine çıkmadık. Ancak oradaki simulatöre binerek oradan atlama duygusunun ne demek olduğunu bire bir tecrübe ettik. Çok hoş bir duygu olduğunu söyleyemem. Mide bulantılarıyla indik ve uzun süre kendimize gelemedik (Kişi başı 60 Kron ve yaklaşık 4-5 dakika sürüyor). Tavsiyem simulatörü deneyecekseniz en öne oturmanız, aksi takdirde o atlama duygusunu tam yaşayamazsınız. Atlama pistinin en tepesine ise asansörle çıkılıyor ve buraya talep çok yoğun olduğu için uzun süre sırada beklemeyi göze almalısınız. 






Simulatör


Eğer zamanınız varsa şehrin Majorstuen tarafında zaman geçirebilirsiniz. Burası ve Grünerlokka alışveriş için uygun yerler. 

Ya da Akershus Kalesi'ne çıkabilirsiniz. Biz burayı gezi planımız içine almadık, ancak okuduğum kadarıyla burada çok güzel bir şehir manzarası bulabilirsiniz. 


Oslo 3 gün içinde rahatlıkla gezilebilecek bir şehir. Şehri büyük çoğunlukla yürüyerek keşfedebilirsiniz. Ancak Munch Müzesi, Vigeland Parkı, Holmenkollen için toplu taşım araçlarını kullanmanız gerekiyor ki otobüs, metro, tramvsy imkanlarıyla şehir ulaşımı çok rahat. Eğer Oslo Pass alırsanız toplu taşım ücretsiz eğer 24 saatlik bilet alırsanız da kişi başı 80 Kron ödemeniz gerekecek.

Havalimanından şehre ulaşım: 

Havalimanından şehir merkezine giden 2 farklı tren var. İlki, hızlı tren olan flytoget. Bu trenle şehir merkezine ulaşım yaklaşık 20-25 dakika sürüyor. Kişi başı ödeyeceğiniz ücret 170 Kron. İkinci seçenek ise normal tren olan NSB. Şehre ulaşım yaklaşık 40-45 dakika sürse de fiyat açısından daha avantajlı. Bu tren için kişi başı 90 Kron ödemeniz gerekiyor. Avrupa'nın en pahalı şehirlerinden birinde olduğunuzu düşünürseniz her kron burada oldukça değerli. NSB tren biletini biz bilet gişelerinden aldık. Ancak trendeki görevliden de bilet satın almak mümkün. 

Oslo'da konaklama:

Oslo'da kalacağımız oteli Booking.com'dan ayarladık. İlk bulduğumuz otel Frogner House Apartments adlı oteldi. 3 gece için toplamda kahvaltı hariç 3.150 Kron ödeyecektik. Booking.com'daki puanları oldukça yüksekti. Sonra yine aynı sitede bu otele lokasyon olarak yakın olan ancak fiyat olarak daha uygun bir otel bulunca ilk otelin rezervasyonunu iptal ettik. Oslo'da kaldığımız otelin ismi Smarthotel Oslo. Çok merkezi bir otel ve oldukça smart bir otel. Check-in için otomatlar var. Telefona gelen şifreyi giriyorsunuz odanın anahtarını veriyor ve üzerinde otelle ilgili bilgilerin yer aldığı bir kağıt çıkartıyor. Odalar nasıl derseniz? Temiz ama çoooook küçük. Oldukça kompakt, ama kullanışlı. Odaların küçük olması Kuzey ülkeleri için alışagelmiş bir durum. Bu otele 3 gece için kahvaltı hariç 2.075 Kron ödedik (Smarthotel Oslo Adres: St. Olavs gate 26).

Oslo'da yeme içme: 

Oslo'da yeme-içme konusu biraz sıkıntılı. Bu, güzel yemeklerin olmadığından değil fiyatların çok yüksek olmasıyla ilgili bir durum. En sıradan, normal bir restoranda kişi başı 40-50€'yu gözden çıkarmalısınız ki bu fiyata içki dahil değil. Güzel bir balık restoranında akşam yemeğini siz düşünün artık. 

Süpermarketler akşam geç saatlere kadar açık. Ayrıca birçok yerde 7 Eleven bulmak mümkün. 

Deli de Luca, Starbucks tarzı bir cafe zinciri. Burada çok lezzetli sandviçler, soğuk/sıcak makarnalar veya salatalar bulmanız mümkün.

Biz ilk akşamımızda Hotel Continental'a ait cafe/bar olan STEAMEN'de birşeyler içmeyi tercih ettik. İç mekanında adeta bir geminin içindeymiş havası yaratmışlar. Oldukça güzel ve keyifli bir mekan.


Aker Brygge tarafındaki Albert Bistro'da gün içinde denize karşı bir kahve keyfi yapabilirsiniz. Eğer hava da güneşliyse daha da keyifli olacaktır (2 kahve toplam 77 Kron).


Bir Whopper menü yaklaşık 11-12€.

Bir bira 10€ civarı. Bir çay 4,5€. Ama su eğer çeşmeden ise bedava. Burada çeşmeden akan su birçok Avrupa ülkesindeki şişe sularından daha kaliteliymiş. Her gittiğiniz yerde bir sürahi dolusu suyu ücretsiz bulmanız mümkün. 


Ayrıca Karl Johans Gate çok farklı ve güzel cafe restoran pub bulmak mümkün.

Bir de balık satılan küçük mekanlarda ayrıca balık çorbası veya çeşitli balık yemekleri bulmanız mümkün. Ancak bir balık çorbasının da yaklaşık 20€ olduğunu söylemeliyim.





Oslo, yeme içmenin pahalı ancak sanat aktivitelerinin ucuz olduğu bir şehir.




Ve biz kendimizce Oslo'nun EN'lerini de seçtik:

EN keyifli aktivite: Akşamları İngiliz tipi pub'larda sohbet etmek


EN pahalı yemek: Herşey


En bilgilendirici aktivite: Nobel Barış Ödülü Merkezi'deki rehberli tur


EN heykelli aktivite: Vigeland Park


EN akılsız başın cezasını ayaklar çeker aktivitesi: Vigelan'dan yarım adanın sonuna kadar yapılan yürüyüş


EN keyifli kahve: Aker Brygge'de Albert Bistro Cafe'de içtiğimiz kahve


EN büyük hayal kırıklığı: Simulator


EN muhakkak aktivite: Holmenkollen


EN keyifli cadde: Karl Johans Gate


EN free aktivite: Charles Gray Caz Konseri


EN yokluğuyla bizi şaşırtan: Sokaklarda hiç balık standı olmaması


EN bol: WIFI ve gece geç saatlere kadar açık dükkanlar


EN otomatik mekan: Smart Otel


EN sanatsal aktivite: Munch Müzesi


OSLO benim için pahalı, keyifli ve rahat bir şehir (Fatih) 

OSLO benim için şaşırtıcı, sanatsal ve barışcıl bir şehir (Gökçe) 

Oslo'yu gittik gezdik ve biz bu Kuzey şehrini çok sevdik. 

Güzel doğasıyla diğer İskandinav şehirleri keşfedilmeyi bekliyor...

Gökçe Demirci

31.10 - 03.11.2013

Oslo Tatil Notlarım

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder