1 Mayıs 2014 Perşembe

Bled Gölü: İnsanı, hayata dair derin düşüncelere daldıran güzellik...















Bugün 30.04.2014... Bugün henüz çok da fazla insan tarafından keşfedilmemiş Slovenya topraklarındayız.. Bled Gölü'nün kıyısında, doğayla iç içe... 
Önümüzdeki 4 gün boyunca Slovenya'nın göllerini, mağaralarını, denizini, tarihi şehirlerini sırasıyla keşfetmeyi planlıyoruz. Ama ben bugün Bled Gölü'nün güzelliğine öyle bir vuruldum ki, aklıma yakın zamanda vefat eden Gabriel Garcia Marquez'in kaleme aldığı iddia edilen mektubu geldi ve bu mektubu Bled Gölü'ü fotoğrafları eşliğiyle bloğumda paylaşmak istedim. Neden derseniz? Sanırım kafamızın içindeki bütün o cevapsız sorular, doğanın içindeyken kendiğinden çözülüveriyor ve hayattaki gayemizin HUZUR olması gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor...
Bled Gölü de bana bu anlamlı satırları hatırlattı bugün...
Slovenya gezimizin ayrıntıları ise gezinin hemen sonrasında bloğumda olacak...



"Tanrı bir an için paçavradan bebek olduğumu unutup can vererek beni ödüllendirse, aklımdan geçen her şeyi dile getiremeyebilirdim, ama en azından dile getirdiklerimi ayrıntısıyla aklımdan geçirir ve düşünürdüm. 



Eşyaların maddi yönlerine değil anlamlarına değer verirdim. Az uyur, çok rüya görür, gözümü yumduğum her dakikada, 60 saniye boyunca ışığı yitirdiğimi düşünürdüm. İnsan aşktan vazgeçerse yaşlanır. Başkaları durduğu zaman yürümeye devam ederdim. Başkaları uyurken uyanık kalmaya gayret ederdim. Başkaları konuşurken dinler, çikolatalı dondurmanın tadından zevk almaya bakardım. Eğer Tanrı bana birazcık can verse, basit giyinir, yüzümü güneşe çevirir, sadece vücudumu değil, ruhumu da tüm çıplaklığıyla açardım. 












Tanrım, eğer bir kalbim olsaydı nefretimi buzun üzerine kazır ve güneşin göstermesini beklerdim. Gökyüzündeki aya, yıldızlar boyunca Van Gogh resimleri çizer, Benedetti şiirleri okur ve serenatlar söylerdim. 













Gözyaşlarımla gülleri sular, vücuduma batan dikenlerinin acısını hissederek dudak kırmızısı taç yapraklarından öpmek isterdim. 



Tanrım bir yudumluk yaşamım olsaydı… Gün geçmesin ki, karşılaştığım tüm insanlara onları sevdiğimi söylemeyeyim. Tüm kadın ve erkekleri, en sevdiğim insanlar oldukları konusunda birer birer ikna ederdim. Ve aşk içinde yaşardım. Erkeklere, yaşlandıkları zaman aşkı bırakmalarının ne kadar yanlış olduğunu anlatırdım. Çünkü insan aşkı bırakınca yaşlanr. 




Çocuklara kanat verirdim. Ama uçmayı kendi başlarına öğrenmelerine olanak sağlardım. 



Yaşlılara ise ölümün yaşlanma ile değil unutma ile geldiğini öğretirdim. Ey insanlar! Sizlerden ne kadar da çok şey öğrenmişim. Tüm insanların, mutluluğun gerçekleri görmekte saklı olduğunu bilmeden, dağların zirvesinde yaşamak istediğini öğrendim. Yeni doğan küçük bir bebeğin, babasının parmağını sıkarken aslında onu kendisine sonsuza dek kelepçeyle mahkûm ettiğini öğrendim. Sizlerden çok şey öğrendim. Ama bu öğrendiklerim pek işe yaramayacak. Çünkü hepsini bir çantaya kilitledim. Mutsuz bir şekilde… Artık ölebilir miyim?"

Ünlü yazarın bu satırları ölmeden önce kaleme aldığı iddia ediliyor...
Her kim yazmışsa yazsın bence çok anlamlı...

Bense kendi adıma doğanın içinde, her gün güneşin doğuşunu ve batışını seyrederek yaşlanmak isterdim...
Yağmur sonrası toprak kokusunu içime çekmek, tüm zirvelere tırmanmak, doğanın her kıpırtısını hissedebilmek isterdim...
Tanımak isterdim, tüm çiçekleri, tüm ağaçları...
Doğaya zarar vermeden, onun bir parçası olarak yaşlanmak isterdim...

30.04.2014

Bleg Gölü / Slovenya

Gökçe Demirci

2 yorum:

  1. Yanıtlar
    1. Slovenya, beni cok etkiledi acikcasi. Cok güzel, cok farkli bir dogasi var. Biz 4 günde güzel bir kesif yaptik ve farkli yerlerini görme firsati yakaladik. Bled de bence highlightlarindan biri.

      Sil