15 Eylül 2013 Pazar

Amsterdam Gezi Rehberi


2013 Kurban Bayramı veya 29 Ekim tatili için benim önerim kanallar şehri Amsterdam. Bu şehir için 3-4 gün yeterli olacaktır. Eğer Kurban Bayramı tatilinde düşünüyorsanız bu güzel şehri Ortaçağ'dan kalma tarihi şehirler olan Brugge ve Gent'le birleştirebilirsiniz. İnanın bu şehirler sizi büyüleyecek. (Belçika gezi notlarım için tıklayın Yolumuz Belçika'ya Düştü, Amsterdam videom için tıklayın Video: I Amsterdam!)

Ve işte Amsterdam tatiliniz için tüm yararlı bilgileri bulabileceğiniz yazım sizlerle...Şimdiden iyi tatiller!


Kanalların şehri Amsterdam

Tanrı dünyayı, Hollandalılar Hollanda'yı yarattı‘ diye okumuştum bir gezi kitabında. Ne demek istediğini Amsterdam’a gittiğimizde anladım. Topraklarının yüzde 18’i deniz seviyesinin altında olan Hollanda’da su baskınını engellemek için denize setler, fazla suyu atmak için de değirmenlerle çalışan kanallar inşa edilmiş. Bir gereklilik sonucu ortaya çıkan bu kanallar Amsterdam şehrinde görsel bir şölen sunuyor adeta. Bu nedenle şehirde yapılması gereken ilk aktivite ‚Botla kanal turu‘ olmalı. Böylece 1 saat içinde şehrin büyük bir kısmını görerek  kendinize bir gezi planı çıkarmış olacaksınız. Ayrıca bu bot turu sırasında çok güzel fotoğraflar çekme imkanınız olacak. (Kanalda bot turu yapan firmaları Central Station çevresinde bulabilirsiniz. Biz hemen kalkacak olan bir firmaya 1 saat tur için 2 kişi 30€ ödedik. Ücretin standart olduğunu düşünüyorum. Ancak kısa ve uzun olmak üzere 2 farklı rota var). 



















































Kiliselerin değil insanların şehri Amsterdam

Amsterdam şehrinde gezilebilecek kilise ya da tarihi bina diğer Avrupa şehirlerine kıyasla çok az. Amsterdam gece gündüz hareketli sokakları, caddeleri, kanal boyları ve sürekli dolup taşan cafe&restoranlarıyla insanların şehri. Herkesin çok iyi ingilizce konuştuğu snobluktan uzak genç insanların şehri burası. Bu nedenle Amsterdam’da yapılacak en güzel aktivite eğer hava  güzelse dışarda kanal boyu keyfi yapmak ve caddelerinde dolaşıp sonrasında güzel cafe & restoranlarında dinlenmek. Biz de aynen öyle yaptık :) Biz 2013 yılının Mart ayında Amsterdam’daydık. Gittiğimizde hava oldukça soğuktu. Bu nedenle kanal boyunda oturma imkanımız olmadı ama kanallar boyunca uzun uzun yürüdük ve cafe & restoranlarında bol bol dinlendik. Amsterdam’da yaşayan arkadaşlarımızın yeme & içme konusunda bize verdiği değerli tavsiyeler sonucunda çok güzel mekanlar keşfettik. Bu mekanları ‚Amsterdam’da ne yenir ne içilir?‘ kısmında bulabilirsiniz. 

Ancak Amsterdam’ı kuşbakışı seyretmek isterseniz Westerkerk’e (Batı Kilisesi) çıkmanızı tavsiye ederim.

Westerkerk




























Bisikletli insanların şehri Amsterdam

Günde yaklaşık 350.000 insan Amsterdam caddelerinde bisikletleriyle bir yerden bir yere gitme çabası içinde. Ancak burada bisikletliler- bizim gördüğümüz, yaşadığımız kadarıyla- yayalardan daha öncelikli. Amsterdam'ın bir bisiklet şehri olduğunu duymayan bilmeyen yoktur sanırım. Ancak ben, yaklaşık 5 yıldır bir Avrupa şehri olan Münih'te yaşayan biri olarak, şehirdeki bisiklet çılgınlığından şaşkına döndüm. Münih'te bisiklet sürenler bile yayalara saygı duymak zorundadır. Bu nedenle yaya olarak şehirde dolaşmak oldukça rahat ve güvenlidir. Ancak aynı şeyler Amsterdam için geçerli değil. Çok nazik olmadığını düşündüğüm bisiklet sürücüleri yayaları her an ezebilir. Amsterdam'da yaşayan her 4 kişiden 3'ünün bir bisikleti var. Ve onlar tam bir "Killer-Bikes". Devlet bakanlarının bile işe bisikletle gidip gelmesi şehirdeki bisikletin kullanımı hakkında ipucu verecektir. Biz hava soğuk olduğu için ve Münih’te bisikletlerimizi çok kullandığımız için buraya geldiğimizde bisiklet kiralamadık. Onun yerine yürümeyi tercih ettik. Ancak şehirde bisikletle dolaşmak çok keyifli bir aktivite olabilir. 


Özgürlüğün başkenti Amsterdam

Bu çok iddialı bir söz olsa da Amsterdam birçok açıdan değerlendirildiğinde tarihi boyunca bu ünvanı hakkıyla taşıyan bir şehir. Şehrin tarihte bir ticaret şehri olması ve dünyanın her yerinden insanların buraya gelmiş olması nedeniyle Amsterdam hep farklılığın, çeşitliliğin merkezi olmuş. Bu çeşitlilik ve farklılık beraberinde özgürlüğü getirmiş. Bu nedenle burada diğer Avrupa şehirlerinden farklı olarak çok az kilise var. İnsanlar dinlerini yaşamak konusunda tarih boyunca diğer ülkelere kıyasla daha özgürler. Şu anda Amsterdam’da 178 farklı milletten insan yaşadığını da belirtmeliyim.

Capital of Freedom - Amsterdam Tarih Müzesi


Özgürlük sadece inanç konusuyla sınırlı değil.

Hollanda’da ilk gay ve lezbiyen evliliği 01/04/2001 yılında düzenlenmiş. Hollanda bu konuda diğer Avrupa ülkerlerine örnek olmuş ve 2003 yılında da Belçika bu evliliklere izin vermiş.   

Ve özgürlüğün başka bir ismi Coffee Shop‘lar. Belli miktar uyuşturucunun satıldığı Coffee Shop’lar Amsterdam’ın bambaşka bir yüzü. Uyuşturucu içeren kekler bu şehre gelmişken bir kere denesem ne olur ki diyen birçok turisti kendine çekiyor. Denenebilir ancak dikkatli olmakta fayda var. Bu sihirli keklerden denemiş insanlardan çok farklı hikayeler dinledik. Oldukça tehlikeli olabilir eğer içkiyle karıştırılırsa. Ben zaten 100% Yeşilaycı olduğumdan bizim böyle bir deneyim planımız yoktu. Ancak turist merakından içeri girip bir dolaşmak isterdik. Ama böyle bir ortam yok ne yazık ki. Coffee Shop‘ların tarzı ve uyuşturucunun o ağır kokusu içeri girmeyi bırakın önünden geçmemize bile imkan vermedi. Şu anda o kokuyu nerde olsa tanırım. Artık 2.-3. günden sonra koku insanı iyice rahatsız ediyor. Bu da Amsterdam’ın sevmediğim yüzü.



Red Light Street’i özgürlük kısmında atlamamak gerek. Çok güzel bayanların cadde boyunca camekanların önünde vücutlarını teşhir ettikleri ve vücutları üzerinden para kazandıkları bu cadde muhakkak görülmesi gereken bir yer. Cadde alabildiğine renkli ve hareketli. Buraya gelip güzel bayanları alıcı gözlerle seyredenlerle, meraklı turistlerin oraya buraya utangaç bakışları cadde boyunca birbiri içine geçiyor ve ortaya muhakkak görülmesi gereken bir manzara çıkartıyor. Bu caddede çok farklı amaçlara hizmet eden çok farklı mekanlar var. Bu caddedeki tiyatrolar hiç de masum değil. Dikkatli olun. Ama çok liberal bir kişiyseniz ve Amsterdam ne kadar özgür acaba diyorsanız Casa Rosso adlı tiyatroya gidebilirsiniz. 





























Yaşadıklarını hiç haketmeyen Anne Frank’ın şehri Amsterdam

4 Ağustos 1944 sabahı, saat on ile on buçuk arası, Amsterdam'daki Prinsengracht 263 numaralı evin önünde bir otomobil durdu. İçinden üniformasıyla bir SS Subayı olan Karl Josef Silberbauer ve Hollanda Yeşil Polis görevlilerinden, sivil ama silahlı olarak en az üç kişi daha indi. Yeşil Polis saklanmış olan sekiz kişiyi ve onlara yardım eden Viktor Kugler, Johannes Kleiman'ı tutukladı. Anne Frank ve beraberindeki yedi yahudi tutuklandıktan sonra Amsterdam'daki Wteringshans'taki cezaevinde dört gün kaldılar, oradan Hollanda "Geçici Yahudi Kampı" Weterbork'a götürüldüler. Oradan kalkan ve ölüm kampına giden son taşıma aracıyla 3 Eylül 1944'te yola çıkarıldılar ve üç gün süre yol aldıktan sonra Polonya'ya Auschwitz'e geldiler. Hepsi buradan farklı toplama kamplarına dağıtıldı…


Naziler tarafından yakalanmamak ve toplama kamplarına gitmemek için bir evin arkasında 2 yıl ailesi ve aile dostlarıyla saklanan Anne Frank, hayat dolu 15 yaşındaki bu genç kız, kendilerinin Nazilere ihbar edilmesi sonucu yakalandılar. Bu küçük beden her ne kadar yaşama tutunmak için çok çaba sarf etse de 1945 yılının Mart ayında Bergen Belsen kampında öldü.


Saklandıkları 2 yıl boyunca sürekli günlük tutan Anne günlüğünün bir gün gelip tüm dünyaca okunacağını bilemezdi. Anne öldükten sonra günlüğü savaştan sonra hayatta kalan tek aile üyesi, Otto Frank -babası- tarafından yayınlandı. Otuzun üzerinde dile çevrilerek 16 milyondan fazla insana ulaşan bu kitap 15 yaşındaki hayat dolu bir genç kızın gözünden bir savaşın tüm acımasızlığını gözler önüne seriyor. Anne Frank Amsterdam’ın hüzünlü yüzü. Amsterdam’a geldiğinizde onun ve ailesinin saklandığı ve günümüzde müzeye dönüştürülmüş bu evi muhakkak ziyaret etmelisiniz. Tavsiyem Amsterdam’a gitmeden önce müze giriş için internetten bilet almanız. Biz internetten bilet bulamayınca gidip müze önünde oluşan o uzun kuyruklarda beklemek zorunda kaldık. İlk gittiğimizde kuyruk o kadar uzundu ki o soğukta beklemeyi gözümüz kesmedi. 2. Denememiz yine uzun kuyruk nedeniyle hüsranla sonuçlandı. 3. Denememizi akşam geç saate denk getirdik ve donma pahasına da olsa biz buraya gireceğiz dedik ve başardık. Hatırladığım kadarıyla Cumartesi günleri gece 10:00’a kadar müzeye girilebiliyor. Ancak emin değilim. Giriş saatlerini kontrol etmekte ve bileti önden almakta fayda var. Eğer biletiniz varsa giriş başka taraftan ve hiç sıra beklemezsiniz. Bu evi muhakkak görmelisiniz. Ancak bu ziyaret sayesinde o insanların hangi şartlarda 2 yıl geçirdiğini anlayabilirsiniz. (Anne Frank Evi giriş 18€ iki kişi)


‘‘I know what I want,
I have a goal,
I have opinions,
a religion
and love.‘‘ Anne Frank 11, Nisan 1944

‘‘ We cannot change what happened anymore. The only thing we can do ist o learn from the past and to realize what discrimination and persecution of innocent people means. I believe that it’s everyone’s responsibility to fight prejudice. ‘‘ Otto Frank, 1970

Sanat şehri Amsterdam

Amsterdam’a gelmişken ünlü müzelerini gezmemek olmaz. Biz Vincent Van Gogh'un eserlerinin sergilendiği Heritage müzesini öncelikli olarak görmeye karar verdik (Bizim Amsterdam'da bulunduğumuz süre zarfında Van Gogh müzesi kapalıydı ve Van Gogh eserleri Heritage Müzesi'nde sergileniyordu). Ancak yol üzerinde ilanını gördüğümüz ve Vincent Van Gogh'un 200'e yakın eserinin re-production'ından oluşan sergiyi gezmeye karar verdik öncelikle. Adı "My Dream Exibition". Van Gogh'un da kullandığı estetik boyaların önemli bir özelliği geçen yıllarda orjinal rengini koruyamamasıymış. Yani pembeler, yeşiller, maviler daha sonra başka renklere dönüşüyormuş. Bu nedenle Van Gogh'un bugün müzede sergilenen orjinal tabloları yapıldığı günden renkler açısından biraz farklı. Bu nedenle bir araya gelen bir ekip ünlü ressamın mektuplarında kendi resimlerini tasvir ettiği yazılardan yola çıkarak bilgisayar ortamında bu eserleri çalışmışlar ve eserleri ilk çizildiği zamanki renklerle yeniden yaratmışlar. Ayrıca bu eserleri ünlü ressamın hayatını ve resimlerdeki benzerlikleri ya da gizli kalmış ayrıntıları gösterecek şekilde bir araya getirmişler. Bunlara ek olarak Van Gogh'un önemli eserlerinin bazılarını 3 boyutlu animasyonlar eşliğinde sergiliyorlardı. Bu sayede resimleri daha iyi anladık, gizli kalmış ayrıntıları yakaladık, Van Gogh'un hayatını öğrendik ve belki de en önemlisi ressamın çizim yeteneğini nasıl geliştirdiğini, renkleri kullanmayı nasıl öğrendiğini adım adım takip ettik. 


30 Mart doğumlu olan genç Van Gogh ressam olmaya karar verdiğinde henüz resme dair çok birşey bilmez. Kendisine örnek aldığı dönemin önemli ressamların eserlerini çizerek başlar kariyerine. Sürekli çalışır, kendini geliştirir. En önemli eserlerinden biri olan Patates Yiyenler eserini farklı perspektiflerden defalarca çizer. 1886 yılında abisiyle beraber Paris'e gider. Paris onun kariyerinde inanılmaz bir etkiye sahiptir. Burada İmpressiyonizm akımından etkilenir ve renklerle tanışır. Resimlerinde kullandığı siyahtan ve griden vazgeçer ve artık resimleri mavinin, sarının, yeşilin, turuncunun, kırmızının ahenkli buluşmasıyla ortaya çıkar. Doğa resimleri çalışır. Çiçek açan ağaçları çizer sürekli ve o ünlü "vazoda ayçiçekleri " tablolarını yapar. Ayçiçeklerini çizdiği tablosunu farklı ton ve perspektiflerde 5 kez çizer. Bu tabloların herbiri şu anda dünyanın farklı bir şehrinde sergileniyor. 36 yaşında rahatsızlanır. Epilepsi hastasıdır artık. Ara ara gelen ataklara rağmen durmadan çizer. Bir gün sol kulağını keser. Ardından hastanede yatar yaklaşık 1 yıl. Doktorlar artık iyileştin diyerek onun hastaneden çıkmasına izin verir. Çizmeye devam eder ancak çok kısa bir süre sonra kendini göğsünden vurarak intihar eder. Öldüğünde 37 yaşındadır...



Ben kendi doğum günümde 30. Mart 2013 tarihinde Van Gogh’un bu sergisini gezdim ve o gün öğrendim ki Van Gogh da 30 Mart’ta doğmuş. Fırça darbeleriyle, renkleri kullanışıyla beni çok etkiledi bu muhteşem yetenek. Sanata yakın olmayanların bile Van Gogh’un resimlerinin sergilendiği müzesini görmelerini tavsiye ederim. Bizim gittiğimiz bu sergi hala devam ediyor mu bilmiyorum ancak devam ediyorsa mutlaka bu sergiyi de gezmelisiniz. (My Exibition Sergi giriş ücreti kişi başı 16,5€).

Ve Rembrandt’ın şehri Amsterdam’da olduğunuzu unutmamanız gerekir. Rembrandt’ın evini ziyaret etmenin yanısıra dev bir Neo-Rönesans binada yeralan ve yılda bir milyondan fazla insanın ziyaret ettiği Rijksmuseum’u gezebilirsiniz. Burada Rembrandt’ın dünyaca ünlü Gece Bekçisi (Nightwatch) eseri sergileniyor. Rijksmuseum restorasyon nedeniyle kapalı olduğu için biz bu müzeyi gezemedik. Rembrandt’ın evini de gezmek bize çok cazip gelmedi. Bunun yerine biz Tarih müzesini gezdik ve çok keyif aldık. Amsterdam’ın tarihini, ve şehre dair birçok bilgiyi bu müzeyi gezerek öğrenebilirsiniz (Tarih müzesi 24€ /2 kişi). 

Amsterdam’da ne yenir ne içilir?

Öncelikle Amsterdam’daki farklı cafe kültürü hakkında kısa bir bilgi vermek istiyorum. Amsterdam’daki cafeler Grand Cafe ve Braun Cafe olarak ikiye ayrılıyor. Grand Cafeler daha modern tarzda, yüksek tavanlı günümüz Avrupai cafeleri. Braun cafeler ise eski tarzda döşenmiş, daha küçük akşam bir içki içmek için gidebileceğiniz cafeler. Ayrıca daha küçük ve atıştırmalık birşeyler de bulabileceğiniz Eetcafeler var. Bunları ayrı ayrı denemelisiniz.

Amsterdam’da yaşayan Seda ve Hakan’ın tavsiyelerini dikkate alarak biraz da National Geographics tatil kitabımızın önerilerine bakarak çok güzel yerler keşfettik. İşte bizim denediklerimiz:

Gün ortasında birşeyler yemek isterseniz ya da kahve pasta keyfi yapmak isterseniz Cafe de Jaren. Tam kanal kıyısında o yüzden manzarası harika. Cafe de Jaren güzel bir Grand Cafe örneği. (Nieuwe Doelenstraat 20 www.cafedejaren.nl/)

Cafe de Jaren'den bir manzara

Cafe de Jaren. Yüksek binanın hemen yanı


Elmalı turtanın Hollanda'da bulunduğunu biliyor muydunuz? Biz de Amsterdam'a gelip Winkel 43 adlı mekanda muhteşem elmalı, tarçınlı turtayı yerken bunu öğrendik. Bu nedenle Amsterdam'da çeşitli cafelerde bu güzel turtadan yiyebilirsiniz. Biz sevgili Seda'nın tavsiyesi üzerine Winkel 43 adlı cafede yemeyi tercih ettik. Gezi rehberi kitabında da bu mekanın tavsiye edildiğini fark ettik sonra. Jordaan'da Noordermarkt 43 numara (http://www.winkel43.nl). Buraya gelin bu muhteşem lezzeti tadın derim. Yanında da kahve…

Winkel 43



Gezi kitabının tavsiyesi üzerine Papeneiland Braun Cafe’yi denedik ve orada akşam üzeri birer kadeh şarap içtik. Bence burayı denemelisiniz. Burası Amsterdam’ın en eski Braun Cafelerinden biri (Adres: Prinsengracht 2).

Papeneiland Braun Cafe
Eğer muhteşem pişmiş kuzu kolu yemek istiyorsanız doğru adres Cafe Klos (Leidseplein’e yakın). Rezervasyon yapmadıkları için oraya gidip boş bir masa için beklemek zorunda kalabilirsiniz. Ama inanın buna değer (Adres Kerkstraat 41-43 / Biz Lammschoulder ve Lammkotelett yedik ve toplamda 57€ ödedik).

Cafe Klos


Ya da süprizli bir akşam yemeği yemek isterseniz doğru adres Pasta e Basta. Bu İtalyan restoranında soğuk başlangıçların yeraldığı küçük bir açık büfe var. Sonrasında ise sadece İtalyan makarnası. Ayrıca tatlıları muhteşem. Ancak burayı özel kılan şey o gece orada yaşayacağınız sürpriz. Rezervasyon yaptırmak gerekiyor. Aynı gece 2 rezervasyon yapıyorlar. O yüzden siz saat gece 21:00’e rezervasyon yaptırın ki orada uzun uzun zaman geçirebilesiniz. Benim 30. Yaş günüm için gittiğimiz bu restoran bana çok güzel bir doğum günü sürprizi sundu (Nieuwe Spiegelstraat 8 / http://www.pastaebasta.nl). 

Pasta e Basta / Tatlı

























Bir akşam da en hareketli caddelerinde dolaşırken rastgele girdiğimiz Het Karbeel var. Bu restoranı aynı zamanda gezi kitabının da önerdiğini sonradan fark ettik. Burada Karbeel Fondue yani peynir fondüsü yedik ve yanında da ev yapımı beyaz şarap. (32€). Burayı da tavsiye ederim.

Yol üzerinde görüp bu Eetcafe’de neymiş diye girdiğimiz bu cafenin de içi çok hoştu.



Bunun dışında kanal boylarında çok güzel cafe & restoranların olduğunu belirtmeliyim. Eminim siz de rastgele çok hoş yerler keşfedeceksiniz. 

Amsterdam’da ulaşım

Amsterdam havalimanından şehrin merkezine (Central Station) trenle ulaşmak mümkün. Bunun için alınan bilet yalnız şehir içinde geçmiyor. (Tek yön 2 kişi için 8,8€ ödedik). Yaklaşık 15-20 dakika süren tren yolculuğu sonrası Central Station’a ulaşabilirsiniz. Burası şehrin merkezi. Yürüyerek şehri gezebileceğiniz gibi tramvaylara da binebilirsiniz. Müzelerin olduğu bölgeye yürümek yorucu olabilir. Ancak Amsterdam’da ulaşım konusunda sıkıntı yok. Metro, tramvay alternatifleri mümkün. Biz hep yürüdüğümüz için bu konu bizde pek sıkıntı yaratmıyor :)

Amsterdam Central Station


Amsterdam’da nerede kalınır?

Bence Central Station yakınlarında bir otel bulmakta fayda var. Böylece şehrin merkezinde birçok yere yürüyerek ulaşabilirsiniz. Biz tüm otel rezervasyonlarımızı Booking.com’dan yapıyoruz. Biz Amsterdam Holiday Inn Otelinde kaldık. Central Station’a bir durak uzaklığındaki  Sloterdijk tren istasyonunun hemen dibinde. Temiz, kahvaltısı gayet güzel ve merkeze ulaşımı çok rahattı (4 gece için 568€ ödedik). Tavsiye ederim. 

Amsterdam’da başka ne yapılır?

Amsterdam’da çok güzel açık hava pazarları var. Çiçek pazarları, balık pazarları, bit pazarları çeşit çeşit… Bunlardan birkaçını gezmenizi tavsiye ederim

Açık hava pazarları:

En meşhuru Albert Cuyp Pazarı - Albert Cuypstraat (De Pijp)
Organik pazar - Noordermarkt (Jordaan, Noorderkerk yanında)
Bit pazarı - Waterlooplein (Stadhuis-Muziektheater kompleksine yakın)
Çiçek pazarı - Bloemenmarkt (Singel, Koningsplein ile Muntplein arasında)
Pazarlar hakkında daha detaylı bilgi ve kuruldukları günler için aşağıdaki internet adresine bakabilirsiniz.


Çiçek pazarı

Çiçek pazarı

Açık hava pazarı











































































Hollanda peynirleriyle ünlü bir ülke. Amsterdam'da gezerken bol bol lezzetli peynirleri tadabileceğimiz dükkanlara girdik ve çeşit çeşit peynir yedik. Bizim Münih'te evimizde sürekli yediğimiz Gouda ve Edamer peynirleri Hollanda peyniriymiş. Ben bunu bilmiyordum. Hatta Gouda diye bir bölge var Hollanda'da. Ancak burada daha farklı birçok peyniri deneme imkanı bulduk. Mesela sarmısaklı, kırmızı biberli, karabiberli, pestolu, baharatlı. Buraya gelmişken bu farklı lezzetleri denememek olmaz. 



























Amsterdam’da yapılacak aktivite çok ve gezilecek daha birçok yer var. Ancak biz bir günümüzü Amsterdam yakınlarındaki Volendam için ayırdık. Amsterdam sokaklarında dolaşırken seyahat acentalarının sattığı günübirlik turlardan satın aldık. Satın aldığımız tur Keukenhof-Marken-Volendam turuydu. Bir balıkçı köyü olan Volendam’da Hollanda peynirinin yapım sırlarını öğrendik kendimiz için peynir satın aldık. Balık yedik. Bu turda Hollanda halkının giydiği yöresel ayakkabılar nasıl yapılıyor öğrendik. Değirmenlerin bulunduğu bölgeye gittik. Bu tur sırasındaki tek hayal kırıklığımız Keukenhof’tu. Lale tarlalarının bulunduğu bölgeye yaptığımız kısa tur tam bir hüsrandı. Çünkü hava çok soğuk olduğu hiç lale çıkmamıştı ki lale zamanında gitmiştik. Buraya lalelerin açtığı zaman gitmenizi tavsiye ederim. Tam bir görsel şölen olacaktır eminim. Biz kapalı alandaki lalelerle yetinmek zorunda kaldık. (Tur 136€ 2 kişi için)
































Biz Amsterdam‘a 4 gün 4 gece zaman ayırdık. 1 günü Amsterdam dışında geçirdik. Dediğim gibi Amsterdam'da yapılacak daha çok şey var ancak biz bu 4 günde en önemli highlightları görme gezme imkanı yakaladık. Eğer sadece birkaç gün ayırdıysanız bu büyülü şehre, benim tavsiyem bot turuyla şehri keşfe başlamanız ve şehri yürüyerek ya da bisikletle keşfetmeniz  ve kanal boyu keyfi yapmanız. 

Amsterdam'da çok keyifli bir dört gün geçirdik. Bu şehri bir de baharda görmek çok istiyoruz. Eğer siz hala bu güzel şehri görmediyseniz 2013 yılı 29 Ekim tatili ya da Kurban Bayramı bunun için güzel bir fırsat olacaktır. 




























Amsterdam'da yaşayan sevgili Seda ve Hakan'ın kendi bloglarında paylaştıkları 'Amsterdam yeme içme rehberi'nin linkini burada ben de paylaşmak istiyorum. Onların tavsiyeleri sayesinde çok güzel mekanlar keşfettik. 


Değerli yorumlarınızı bekliyorum 

Gökçe Demirci
Amsterdam Gezi Notlarım
28.03-01.04.2013

12 yorum:

  1. Bu yılki gezdiğim yerler arasında beni en çok etkileyen şehir Amsterdam oldu. Burada yazmıştım bisiklet ile tüm şehri gezebiliyor olmak inanılmaz kolay ve keyifli. Güzel bilgiler ve resimler için teşekkürler.

    YanıtlaSil
  2. Merhaba, ben de güzel yorumunuz için teşekkür ederim. Amsterdam şehri bizi çok etkiledi gerçekten. Eminim hava daha güzel olduğunda şehir daha da keyifli olacaktır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Özellikle Nisan-Mayıs aylarında kent çok keyifli olur. Bekleriz! :D

      Sil
  3. Güzel bir çalışma tebrik ediyorum. Ben de geçen yıl Amsterdam da bulundum. Bloğumda bir Vlog hazırladım. Merak ederseniz: :http://dnyaninetrafinda180gn.blogspot.com/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Sıtkı Bey, çok teşekkür ederim. Ben de sizin hazırladığınıza baktım. Ellerinize sağlık, çok güzel.

      Sil
  4. Çok keyifli bir yazı olmuş! Özellikle fotoğraf tercihleriniz de mükemmel!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Amsterdam tatilimizden biz çok keyif almıştık. Bu keyif blog yazıma da yansıdı :))

      Sil
  5. Sitenizi inceleyeceğim. Şimdilik göz gez gezdirdim. Mayıs 2014 gibi gezimiz olacak.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gezmeye merakınız varsa bu sitede güzel fikirler bulacağınızı düşünüyorum.

      Sil
  6. Merhaba çok teşekkür ederim. Amsterdam yazım bugüne kadar yayınlamış olduğum yazılarım içinde en çok okunan yazım. Amsterdam'a gideceklere güzel bir rehber olmuş olması beni çok mutlu ediyor.

    YanıtlaSil
  7. Selamlar, Amsterdam hakkında çok bilgilendirici bir yazı olmuş bende yola çıkmadan bu yazıyı okuyarak bir fikir sahibi olmuştum. 3 arkadaş gidip yaklaşık bir hafta kadar kaldık ve harika zaman geçirdik. Hatta orada geçirdiğimiz zamanı küçük bir “Aftermovie” haline gitirdik. İzlemek isterseniz;

    https://www.youtube.com/watch?v=yIjs1YZ-qBk

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba, videonuza bayıldım. İnstagramda takipteyim. Selamlar

      Sil